08 Nisan 2007

i'd like to lose my first fight against life

milyonlarcaspermarasındanbirincigelen bana soracak olsalar, daha en başta bu hayat yoluna koyulmadan gerisin geri giderdim beni bulamayacakları bir yere. ki bilseydim böylesine boktan olacağını, antrenöre gider "hocam barsakları üşüttüm, koşamam, gidemem, edemem, çıkarın beni kadrodan" derdim. vallahi derdim(derdim dünyadan büyük - küçük anselmo / uzun hava).



fotoğraftaki enayinin önde gideni benim.

ve sonunda ölecek olmamız; sanki çok boktan bir hayatımız yokmuş gibi bir de ölüyoruz filmin sonunda. bana sorarsan konulu film bile değil, oradan buradan parçalar var almodovar'ın gizmo'ları gibi(all about my life / cast: anselmo cesare).

esen kalın(esen kalın diye bir isim var lan çok komik ha ha ha).

13 yorum:

Adsız dedi ki...

bay anselmo ben diyorum da alem gülüyor.her hafta morrissey gelse istanbula var ya hiç bi derdimiz kalmayacak varoluşsal yokoluşsal inanın ki bana...
kaygılanmayın, hiç emniyette değiliz :)

neval dedi ki...

hangi esen?

Adsız dedi ki...

o zatı muhteremin adı aslen essen imiş ancak çok germen tınılar içerdiği için aile görevli bazı kişilerce uyarılmış ve esen olarak değiştirmiş aile, bence

Adsız dedi ki...

TOPARLAMA

pazartesi sabahları otelde, hasta, kira
parası yok, ve aç, aylardır aç, ve
bir sonraki şişeydi tek kaygımız,
zirveydi, Tanrı'ydı.

iş bulur
bir-iki hatta üç-dört gün
çalışırdım
ama kalkıp işe gidemeyeceğim gün
gelirdi
ve bazen hemen öderlerdi paramı
ama korkunç bir bekleyiş olurdu genellikle,
otel idaresini oyalamak zorunda kalırdık, her gece
iki-üç kez otel odamızı arayıp şarkıları,
küfürleri, kırılan eşya gürültüsünü
lütfen
kesmemizi isteyen otel
idaresini.

pazartesi sabahlarının keyfine doyum olmazdı ama,
bir ninni
ve 11.30 gibi kalkıp aşağı iner,
çöp bidonlarını karıştırır,
iki pazar gazetesini de bulup
yukarı çıkardım ve yatakta
beraber okurduk; karikatürleri, dünya haberlerini,
seyahat ve eğlence bölümlerini, küçük ilanlar ve
eleman aranıyor sayfaları dışında
herşeyi...

birbirimizden güç alıyorduk sanırım -
hiçbir şeyi umursamamak gibi bir
eğilimi vardı ve
onun yolundan gittim
ben de.

sabah gazetelerinden sonra sokağa çıkardık,
ne çifttik ama! sigarasının etrafında öksürüp duran o
ve taranmamış saçlarımla
bir iç ve
dış alemde yitmiş
ben.

çalacak kapılar bulurduk: kaçık Rus mesela, şansı
yaver giderdi bazen, veya arada sırada hala iş bulabilen
bir mankenle yaşayan Tek Diş Lily - içki kıyağı
çekerlerdi bazen; veya barodan atılmış avukat
Eddie.

bir yerden içki gelirdi mutlaka, birileri dört ayak
üstüne düşerdi mutlaka, ve biz nasıl onlara
gidersek,
onlar da bize gelirler
bizi bulurlardı.
ve içecek neyimiz varsa paylaşırdık
onlarla.

ve anlatacak bir şeyler olurdu hep, kodese girip çıkmak
veya ölenlere dair daha çok: "hep girişteki
tabureye oturup o iğrenç puroları içen yüzü yanık
adamı anımsıyor musunuz? işte o artık..."

bir yerde oturup konuşurduk, genellikle
Pazartesi sabahları: "Marty üç gün
üç gece eve uğramamış ve kapıyı
açtığında Edna iskemlede oturuyormuş,
kaskatı,
öleli iki gün olmuştu,
herhalde..."


bilmiyorum, iyi zamanlardı sanki, güneş
sıcak ve sürekliydi ve en iyisi
gecelerdi, karanlık ve ilginç geceler,
çünkü içki etkisini göstermiş olurdu
ve dünya
katlanılabilirdi
neredeyse.

yine de, tuhaftır, en iyi pazartesileri anımsıyorum, herkesin
iş-haftasına başladığı günü, sanayi düşüne takılmışlardı,
artık gerekli olmadıklarında
onları tükürecek bir sanayinin
düşüne

biz kendimizi tükürmüştük bile, düşlere
inanmayarak korkunç patronlarla bağlarımızı
koparmıştık, özgürlüğe çok yakındık, pazartesi
milyoneriydik ve asla kaybedemiyeceğimiz
bir şeydi bu.

o ufacık odada oturup güler,
konuşur, boğulur ve içerken
birkaçımız
beraber -
mükemmele yakın, tam değil ama
neredeyse bilerek herşeyi ziyan ettiğimizi - bizi
yaratandan neredeyse daha
öfkeli -
yaptık
yaptığımızı

CHARLES BUKOWSKI

Adsız dedi ki...

TUBA dedi ki...
http://beautyisdead.blogspot.com 'u açmış bulunmaktayım efendim..memlekete hayırlı uğurlu olsun.

anselmo dedi ki...

ben gülmüyorum bağyan pass, destekliyorum hatta. morrissey gelsin beşiktaş'taki kadıköy iskelesinin oraya gidelim, melankolinin dibine vuralım.

lakin benim texas'tan bozma aksanımla, saygıdeğer morris'in klasik ingiliz aksanı -bir başkası için bkz: kate winslet- çatışacak gibime geliyor oldum olası sevememişimdir ingiliz aksanını. puah.

şahsen böyle biriyle tanışmadım, görmedim neval, metemorfoz. ama 1'e 10 bahse girerim ki bu isimde biri vardır. yoksa bile sinemamızın eski yüzlerinden esen püsküllü , ülkemiz doktorlarından bay ahmet kalın ile evlenip müstakbel kocasının soyismini taşımak istemesi ihtimali kadar yakındır bize. belki de nüfus işleri genel müdürlüğünden bir arkadaşı olan varsa bize yardımcı olabilir. esen kalın, esen kalın.

bu arada gecikme için özür ama ilk fırsatta konuşan vosvosun buradan nasıl göründüğüne dair görüşlerimi beyan edeceğim bayan neval.

klasik bir hayırlı olsun lafı olarak; yeni mekanının kadıköylü blogirl'ler aleminde önemli bir eksiği kapatacağına dair inancımız tamdır sayın t.d. umarım kaos günlüğünün 00-03 dönemindeki havayı yakalayabilirsin(o yazıları sevmiştim).

Adsız dedi ki...

esmeden kalabilsek

Adsız dedi ki...

buldum sizi!
zehir hafiyeniz iş başında bay anselmo!

ayrıyetten herkesun bir derdu var, durur içerusunde, durur içerusunde. ;) ne ilgisi var demeyin, ilgiyi yazdığınız yazıda arayın.

hazır sizi bulmuşken, teşekkür edeyim şifâ dilekleriniz için; çok teşekkür ederim. :)

anselmo dedi ki...

senin bu iki kelimelik yorumlarına hastayım sayın ve bencil kirpi. bu arada esen kalmak ne demek ola ki? bence komikvesaçma. esen kal. tamam.

sayın candan veya blog kardeşlerinin deyimiyle cano; bahse konu operasyonun sağlık ve afiyetle bitmiş olmasına sevindim, devamlı şifalar dilerim again from izmir.

Talisman dedi ki...

Merhabalar,
Blog hoşuma gitti. Belirteyim dedim. belirtmeden duramam.

Adsız dedi ki...

Sevgili sayın bay Anselmo Bey,

Bu Esen Kalın Bey, Özçelik İnce Bey'in opposite'i midir acepkine?

Bu arada, tanıştığımıza memnun oldum. Ben, bazen Metin.

Adsız dedi ki...

Metin Bey!
sizi de yakaladım. demek burdasınız! biz sizin bloga gelenleri ağırlayalım, siz buralarda Bay Anselmo'yla çene çalın, olacak iş değil!..
Sayın Bay Anselmo'dan da özür dilemem gerekecek şimdi; blogunu kötü emellerime âlet ettiğim için. elimde değil, n'oolur affedin. :)

Adsız dedi ki...

tanıştığımıza ben de memnun oldum metin sayın the poor aka jazetta sizi zaten tanıyordum geçen yazdan beri sanki sizi tanımayan mı var bu blogger alemlerinde ben de son zamanlarda anselmo.

reca ederim candan hanım, ortada yanda sağda solda özür dilenecek bir durum yok. an-cell-mo iletişim siz bloggerları kdv'siz, ötv'siz iletiştirmekten mutluluk duyar.