05 Haziran 2007

last night i dreamt that somebody loved me



karanlık, fırtınalı, dört bir gökten şimşekler çakan bir sonbahar akşamı. dışarıda şiddetli bir yağmur var ve zaman zaman şiddetini artıran rüzgar kapının önündeki her şeyi silip süpürüyor. mesai bitmiş olmalı ki şirketin çıkış kapısı önündeyim. ben çıkarken sen de içeri giriyorsun, kapıda karşılaşıyoruz. kısık ve umutsuz selamımı zor duyulacak bir ses tonuyla son anda cevaplayarak içeriye devam ediyorsun. dışarı çıkıyor ve tim burton filmlerindeki atmosferi andıran bu tekinsiz havaya rağmen otobüse binmeden önce bir süre yürümek istiyorum. cebimden çıkardığım kuruyemişleri atıştırırken 5-10 metre ileriden önümden geçtiğini fark ediyorum. nasıl olsa umurunda değilimdir diye düşünmüş olmalıyım ki görmemiş gibi yaparak yoluma devam ediyorum. sonra biraz uzaktan da olsa beni fark ediyorsun ve çaprazımdan gelip yanıma, "merhaba" diyorsun. bir süre ayaküstü konuştuktan sonra sürekli gittiğin yerlerden birinde yiyecek bir şeyler ısmarlamayı öneriyorsun, ben daha iyi yerler bildiğimi söylüyor ve kendim ısmarlamak istediğimi söylüyorum. birlikte yürürken eski günlerden söz ediyoruz. devam ederken biraz daha yanıma sokuluyorsun ve sana sarılmama izin veriyorsun… ve bu en güzel yerinde rüyanın, uyanıyorum. hayır ola.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

no hope no harm
just another false alarm..

Femme Noir dedi ki...

moz 'no hope no harm' derken nietzsche-vari bir havayla umudun ruh üzerindeki kanserojen etkisini çat! diye yüzümüze vurur ya, bence şarkının ve hikayenin en acıklı kısmı orasıdır işte.