12 Ağustos 2007

ya kısalar?



reklamcı adaylarına, mesleklerinin öğretildiği okullarda, kurslarda bu işi hazım sorunu yaşamadan yapabilmeleri için mesleğe başlatılmadan önce küçük bir operasyonla midelerini aldırmaları öğütleniyor olabilir mi? böyle bir iş için midesiz olmak gerekiyor da. biz yapılan işlerin niteliksizliğinden, absürtlüğünden, fwd maillerden apartma olduklarından falan dem vuraduralım, onlar bildiklerini okumaya devam ediyorlar ve üstelik bu satırlarda ve bu fotoğraflarda yaptıkları işlere referansta bulunuyor olmamızı da başarılarının, işlerini iyi yaptıklarının ölçüsü olarak sunuyorlar; aferim.

malum kobi reklamını ilk izlediğimde bankada çalışan bir arkadaşımı aradım ve “umarım kobi reklamında oynayanlardan biri de sen değildin” dedim. “eğer öyleysen bunca yıllık arkadaşlığımızı ve telefon rehberimi ve sinemaya davet edilecek bekar kız arkadaşlar listemi güncellemek zorunda kalacağım” diye de ekledim. neyse ki o değilmiş ve dediğine göre yakın çevresinin alaylarından ve küçümsemelerinden bunalıp yenibiriş arayışlarına girmiş. kendisini tebrik edip muvaffakiyetler dileyip telefonu kapattım.

ayşin yaman, aytaç epengin, pınar yardımcı, gökhan özkan, duygu arca, burçe göller, ferhat karademir, alper alparslan, izlem özalp, mustafa uçak ve siz diğer bütün kandırılmış beyaz yakalılar. belki sizlere bu reklamdan sonra yapımcılarca keşfedilip jake gyllenhaal/scarlett johansson ikilisinden biriyle türk yapımı romantik komedi filminin başrolünde oynama ihtimalinden bile söz etmişlerdi ha. saçlarınızı yaptırıp ütülü beyaz gömleğinizi, kuru temizlemeciden aldığınız elbisenizi giyinip aynanın karşısında saatlerce rollerinize, repliklerinize çalıştınız ve önce reklam ajansınızın harika çocukları sonra belki de şirket kültürünüzün sizleri maymuna çevirmesine izin verdiniz; adanmışlık bu olsa gerek. ne diyelim kendi düşen ağlamaz.

braun’un new york’lu müşterilerine yönelik reklamlarından ülkemiz beyazcamına uyarlama olduğu çok belli olan –öyle ya hangi yurdum delikanlısı “bak demiştim sana kısalar yakışıyor” diyerek yavuklusuna teşvik eder ultra mini giymeyi yok artık- ve oyuncu kızların aralarında dönen tek muhabbet konusu kıl/tüy olan reklamlarına ise hem bu bahsi midemizin kaldırabileceğinden şüpheli olduğumuz hem süremiz dolduğu için girmek istemiyoruz.

tüm bu saçmalıkları gördükçe plajlarda, kumlarda voleybol oynamakla ilgili sözlerini hatırlıyor ve seni her geçen gün biraz daha özlüyoruz; neredesin başak tümer?

hiçbirine yanmıyorum da bahar öztan'ı yıllarca bize güzel hatun kontenjanından yutturdular ya yuh olsun yazıklar olsun.

18 yorum:

Unknown dedi ki...

Bu MİY'ler birleşip şarkı söylemek yerine bankayı hortumlasaydı bu kadar küfür etmezdim ama asıl yadırgadığım ''Ayşin'e bok atıyosun ama en azından işi gücü düzgün koskoca MİY oldu,peki ya sen?'' diyen zihniyet oldu.
Oysaki ben Ayşin için ''Miy olamaz'' dememiştim,''Mıy mıy mıy'' olur demiştim.Ey ı harfinin üzerindeki nokta sen nelere kadirsin?

Talisman dedi ki...

İşin acısı bu kız arkadaşına "kısa giy kısa giy Allahın adını verdim kısa giy" diyen şahıs çok iyi bir tiyatrocu. Böcek oyununda izlemiştim bu yavşak reklamda görünce şaşırdım. Bir de kızın tekinin "buzzzz" dediği reklam var o da direk "cooool" un çevrimi, "buuzz" şeklinde, yuh be..Yabancıdan direk aparma methodu çok kötü.
Sinirlenince sesini çıkaran sessiz okuyucu,
Talisman..

Zeynep dedi ki...

dün otobüsle istanbul'a dönüyordum ve aklıma ajax fabuloso'nun yıllar önceki jingle'ı geldi:

"uzaylılar gibi geldi
kocamın o çok titiz ailesi
acele etmek gerekliydi
evin her tarafı çok pisti
yeni ajax sık ve sil
kir lekelerini yok olmuş bil"

sonra "uzaylılar gibi gelmek" üzerinde biraz düşündüm ve aklıma bu sefer evin hanımını dikizleyen aymar yağ adamın bir repliği geldi:

"eyvaaah, kayınvalide teftişte,
inci hanım telaşta."

baktım boyuttan boyuta transit geçişler yapmaktayım, ülker badem kraker'in nostaljik jingle'ını söyleyip uykuya daldım:

"ahmet mehmet fikret saffet erdem adem, at bir badem."

Adsız dedi ki...

ajax reklamının devamı şöyleydi; yeni ajax sık ve sil
yağ lekelerini yok olmuş bil
evi, kiri temizledi
her yer mis gibi oldu şimdi... carmina burana üzerine yazılmış gelmiş, geçmiş en harikulade sözlerdir. Lütfen biraz sanata, sanatçıya, reklamcıya, reklama, miye, mıye saygı, lütfen efenim:)))

anselmo dedi ki...

cornelius, ya ayşin'in reklamın hemen başında elindeki çubukla mikrofona vurmasına ne demeli? "sse, sse, deneme bir ki" şeklinde bir giriş yapsaydı mikrofonla, reklam daha sempatik bir hal alır mıydı diye düşünmeden edemiyorum.

alakasız bir şekilde "nassı yani" ve hemen yaz denyosunun bardakla yaptığı akrobatik hareket akabinde "buzz" diyen 'kızın teki'nin oynadığı reklam da en itici reklamlar arasında ilk ona girecek niteliktedir talisman, katıl katıl katılıyorum. diyet "nassı" gidio bu arada?;)

sothyz; artık profilinde yazdığın üzere 251 yaşında olduğuna inanıyorum. ve hatta yüzüklerin efendisinde yüzlerce yıl yaşan türler vardı bak. ben senin onlardan olma ihtimalini sezdim (yılmaz erdoğan feat. anselmo). -sözgelimi elfler'den. kaç sene yaşıyorlardı onlar?- ajax fabulosuyu hatırlamıyorum, hafızamı zorlarsam aymar yağ adamıyla ilgili bir şeyler çıkabilir sadece onun da 8-10 senelik bir geçmişi vardır.

tuba; sothyz ile ilgili söylediklerim senin için de geçerli. kamuoyundan gerçek yaşını gizlemiş olabilir misin ve kültür merkezinde çalışmaya başladıktan sonra çok değiştin, ne iş bu sanatçıya saygı ayakları falan;)

not: reklam yazarlarının reklam metinlerinde dile getirdikleri uzaylılar ile ilgili önyargılarına da kapılmayalım bu arada; uçan dairelerine taş atmayalım, uzatılan elleri geri çevirmeyelim böyle. dün uzaylılara, yarın bize. fare de yeseler -bkz: yıllar önce trt'de oynayan ziyaretçiler dizisi- , kocaman gözleri, kafalarında çifter çifter radyo antenleri de taşısalar onlar da can/kan taşıyor, onların da duyguları var, onlar da fenerbahçeli falan.

Adsız dedi ki...

bir süredir tikky'lerin caddeye yakın bir yerde çalışıyorum ve bu süre sonunda dilimin geçirdiği evrim beni korkutuyor; ne bu her cümlenin sonunda "falan" falan.

bir gün cadde'deki divan'da iş arkadaşlarıyla şirket dedikodusu yaparken oha falan olmaktan korkuyorum. komple tikiyiz diyen burak kut haklı mıydı yoksa?

E. dedi ki...

Alışveriş merkezindeki kozmetik malzemelerinde çalışan tezgahtar kızlar niçün korkunç makyajlar yaparlar?

Ben buna taktım. Hayat gailesini falan geçtim.

Ana!

Buldum!

Ekmek parası...

Ezgi dedi ki...

Alışveriş merkezindeki kozmetik malzemelerinde çalışan tezgahtar kızlar mı?

demek istediğim Alışveriş merkezindeki kozmetik mağazalarında çalışan tezgahtar kızlar...

mağazaya ben küçükken malzeme derdim. malzemeye de mamzede...sineğe inek...falan gider böyle.

Talisman dedi ki...

Ben diyet nası veya "nassı" gidiyo diye sorulunca South Park taki, Wendy görmüş Stan gibi oluyorum. :)
Bir de bir ekleme yapmadan duramam, Cola Turka nın radyo reklamlarında çıkan bir kadıncağız var, öyle bir tonla konuşuyor ki Cola Turka mı içiyor yoksa yani pek müstehcen birşeylerle mi meşgul anlaşılmıyor. Cola Turka olunca şaşırdım bi de kızdım, suistimal buuu..

Adsız dedi ki...

Sevgili Anselmo, kamuoyundan gizlediğim yaşımı asla öğrenemeyeceksiniz:))
hım bir de reklamın sonunu yazmayı unutmuşum, en önemli bölümüydü hatta, şöyleydi;
yeni ajax sık ve sil
yağ lekelerini yok olmuş bil
evi, kiri temizledi
her yer mis gibi oldu şimdi
SAĞOL AJAX!
bu ne ya?
Eti tutku vardı bir de.
"özlem'in bir tutkusu vardı der. Erkek arkadaşıyla gezer tozarken görüntüler girer "Evlenmek" der bir ses. Sonra kızı cam kenarında eti tutku yerken gösterir, çocukta dışarıdadır,kıza bakmaktadır ve çok feci yağmur yağmaktadır. Fekat kızın gözü bisküiden başka birşey görmemektedir. Özlemin yeni tutkusu eti tutku der sonra o tuhaf nerden geldiği belirsiz ses...
Eee sonra, Özlem'e ne oldu? Kaç kilo mesela? 150 kg oldu da hala camdan dışarı bakıyor ve Allah cezasını versin bu bisküiyi çıkaranların mı diyor, yoksa kendi gibi 150 kg birini buldu karşılıklı oturup, tutku yiyip dışarı mı bakıyorlar? ne bu şimdi...

Adsız dedi ki...

Söylemeden edemeyeceğim bir de şu pepsi max reklamından tiksiniyorum. Çocuğun adını unuttum reklamda oynayan, varsayalım ismail olsun. kız evde koltukta oturmuş t.v. izliyor, çocuk eline bir kutu pepsi max alır, tam açacakken kız iğrenç bir ifade ile bakar ve iğrenç bir ses tonuyla bağırır _İsmail içme onu, İsmail yapma! İsmail ya o ya been. Bu ne ya, reklamı her gördüğümde jet hızıyla kumandaya atılıyor ve reklamı değiştiriyorum öğğh

Adsız dedi ki...

reklam deyince bunu mutlaka görmelisiniz
http://www.maksimum.com/maksiclub/galeri_resim.php?frm_resim=02e2608751c3817&frm_geri=reklamlar

anselmo dedi ki...

"Alışveriş merkezindeki kozmetik malzemelerinde çalışan tezgahtar kızlar" / ezgü - 19 ağustos 2006

bu cümleyi ve bu tarihi not alıyoruz, kimsenin unutmasına izin vermeyeceğiz. bugün, bu saniye türkçe adına kara bir gün. üstelik bir de utanmadan hülya koçyiğit/filiz akın'vari "niçün"le süsleyip cümleni, okuyanların fatal error vermesine sebep oldun, otur sıfır. hiç unutmam lisede bir edebiyat örtmenimiz vardı, adı mahmut yıldırım'dı; çünki'ye de aynı ölçüde kıl olurdu, öyle ki o upuzun okul sezonu boyunca tek bir kez "çünki" demiş olmak eylül'de gene gelmek anlamına geliyordu. kışt anılar.

derimod reklamını gördüm; dericiler işi komediye vurmuş ama beyaz yakalı abaza erkek milletine hitap eden esquire(böyle mi yazılıyordu) olsun fhm olsun zengin görünmenin püf noktalarını yazı dizisi olarak yayınlıyor. cosmopolitan'ın kaşar cosmopolitan'lara yönelik zengin avlamanın onlarca yolu konulu yazılarını da unutmayalım. demek istediğim dericilerin trajikomik reklamı ilk bakışta komik görünmesine rağmen gerçekdışı değil, merhaba ironi.

Ezgi dedi ki...

Ben Cosmo okiim. Çalış çalış nereye kadar.

Eeee şey ben sizi mimlemiş bulundum. "kokularınız" mevzu bahis.

ohhh söyledim rahatladım.

anselmo dedi ki...

düzeltme; 19 ağustos 2007. lisede matematiğim de kötüydü zaten.

burnuma kötü kokular geliyorsa da her ne kadar,bu kokulu davetinize icabet edicim münasip zamanda.

Adsız dedi ki...

süperrrr

anselmo dedi ki...

yanlış yorum sayın spammer, superrrr değil, "iyimiş ehuehue" demeliydin.

Adsız dedi ki...

ilgili reklamda hep birlikte şarkı söyleyen beyaz yakalılarla, God Tv'deki bir programda (yanılmıyorsam adı the prayer room'du) elele verip birlikte ilahiler, şarkılar söyleyen tarikat üyeleri arasında tuhaf bir benzerlik var.