29 Nisan 2007

padişahım çok yaşa!


taç giyme törenine yakın zamanlarda krallığın en büyük simgelerinden biri olan tacın kaybolması ve törene çok az bir süre kala kralın özel adamlarınca tekrar ele geçirilip yerine konması, böylece törende kralın kafasındaki tacı gören ‘tebaa’nın kendilerini güvende hissetmesini, mutlu olmasını anlatan çok hikayeler yazmıştır tarih.

tandoğan ve çağlayan’daki kalabalıkları gördükten sonra yüzyıllar öncesinde olan biten bu hikayelerin günümüzde de devam etmediğini kimse iddia edemez. ilk paragrafta anlatılan hikayeden farklı olarak krallık tacı yerinde bu kez başka bir simge var: krallığı simgeleyen çankaya’da first lady’nin başının açık olması gerekiyor-muş-. adına ister türban ister başörtüsü deyin, -kafanın içinde değil, dışında olan- bu bez parçasının, cumhur’un başkanı olacak kişinin eşinin kafasında görünecek olma ihtimali, yüz binlerce insanı meydanlara toplamak için yeterli oluyor.

ama o koltuğa oturanlardan birinin eli kanlı bir paşa olması –muhtemelen- meydanda toplananların zoruna gitmemiştir netekim.

ya da aile fotoğraflarında hortumcuların, dolandırıcıların, hırsızların olduğu birinin binealeyh, binaanaleyh, binaeemfph(nasıl yazılıyordu lan bu).

önceki yıllarda da temsil gücünü muhtemelen aynı ölçülerde elinde bulunduranların 864 rakımlı tepeye gönderdikleri, bu denli bir tepkiyle karşılaşmamıştı. dolayısıyla bu tepkinin temsil edilme/edilememe ile ilgili olmadığı da çok açıktır.

peki öyleyse ne ile ilgilidir?

sebeplerden en önemlisi geçen günlerde ismet berkan’ın kavganın gerçek tarafları başlıklı, dün de murat belge’nin ideolojik kavganın arkası başlıklı yazılarında da belirttiği üzere SINIFSALDIR. anladınız mı?

kendilerini bu ülke’nin gerçek sahibi sanan seçkinler, laiklik sopasıyla ayak takımı olarak adlandırdıkları bu eğitimsiz!, ter kokan!, kültürsüz! halk yığınlar!nı korkutmaya, sindirmeye çalışıyor. bu uğurda toplumu kamplara bölmekten, halkın korkularını, endişelerini kullanmaktan çekinmiyorlar. tehlikenin farkında mısınız?

meydanlarda toplananların sayısını muhtelif formüller ve google earth işbirliğiyle hazırlayıp poverpoint sunularında servis ederek halk iradesine atıfta bulunanlara da türkiye’nin sadece tandoğan ve çağlayan’dan ibaret olmadığını, halk iradesini görmek isteyenlerin -temsil yeteneği ve bununla ilgili süreçler tatmin edici olmasa da- bakması gereken tek yerin sadece sandık olduğunu tek başıma kalacağımı bilsem de BAĞIRMAK istiyorum. hey beni duyuyor musunuz?

günün filmi: salo ya da sodom’un 120 günü - pier paolo pasolini ibnesi
günün şarkısı: dişlerinin arasında / yeşil bir şey kalmış yarim / maydanoz olsa gerek / öpmeye yürek gerek - ümit basen
bugün doğacak postlara başlıklar: “faşizmin ‘beyaz türk’çesi” veya “değişimin farkında mısınız” veya “dipten gelen dalga” veya “çanlar kimin için çalıyor”

9 yorum:

Adsız dedi ki...

bir kayserili işçinin oğlu ki her yanı halk kokuyor efendim bunların nassıl olur da şu canım statükocu parfumme kokan seçkincumhurun başkanı olabilir efem?
(bari burjuva olsalardı yauv :))
cavit çağlar vardı hatırladın mı anselmoo? ona noldu mesela bankacı yeğen vardı ha?
onlar için de keşke miting yapılsaydı. cumhuriyetin tanımı değişti de biz mi duymadık? hem meydanlarda çare tükenmez :D

Adsız dedi ki...

İsmet Berkan ı okumuştum..
hem senin, hem onun yazısının altına imzamı atıyorum..

Adsız dedi ki...

genç siviller rahatsız...
ben de gencim,güzelim,sivilim :)

dreamsact dedi ki...

elbette yalnız bağırmayacaksın..

Adsız dedi ki...

Bilincin telmihleri... Tebrikler.

Murat Ozdemir dedi ki...

yasa yahu, guzel yazmissin

genc kozmetikciler rahatsiz

Adsız dedi ki...

Şu konuda hem fikirim sizinle "bu halk bu zamana kadar neredeydi? Ayaklanmak, örgütlenmek için çok geç değil mi? Dolandırıcılar,sahtekarlar baştayken neden sesini çıkarmadı halk, neden sustu?"
Diğer konuda ise tamamiyle katılmıyorum, rahatsızlık çok çok büyük boyutta ama bunun örtüleriyle hiçbir ilgisi yok,zihinlerindeki o siyahi örtüleri atmadıkça da susmayacağız...

Ezgi dedi ki...

Bütün ibneler aşkına: Jean Genet okuyunuz. Pasolini'yi seviniz.

Tehlikenin farkında olunuz.

Mission İmpossible.

Pek banalim, siyaset sucks.

We are from 80's.

Yalan.

anselmo dedi ki...

sayın duran -pek resmiyiz;)-,

ben yine de bu rahatsızlığın zihinlerdeki önyargılarla ilgisi olduğuna inanıyorum.

bir de birileri habire korkularınızla, kaygılarınızla, duygularınızla oynuyor, sonra bundan kendine oy-pay çıkarıyor. bu tehlikenin de farkında mısınız?